Merhabalar.Yalnızca 4 gün sonra İstanbul Film Festivali başlayacak.İksv tarafından düzenlenen festivalin biletlerinin tüketildiğine ,hatta bazı filmlere ek seanslar koyulduğuna dair bilgiler gazetelerin kültür sanat bölümlerini dolduruyor.Yalnız şöyle de umut vaad eden bir haber okudum Sabah Gazetesi'nde. 'Seans öncesi gişelerde teslim alınamayan davetiyeler satışa sunuluyor.Görmek isteyip de bilet bulamadığınız filmler için,gösterimlerden önce sinema salonlarına uğramanızda fayda var.'
Bu yıl festivalde merakla beklediğim Pedro Almodovar'ın I'm So Excited filminin yer aldığını öğrendiğimde,bir gönderme niteliğinde 'I'm So Excited!' dedim.Çünkü gerçekten çok heyecanlandım.Gitmek istiyorum diye dolanıyorum ortalıkta ama hayatın acımasız gerçekleri bana biletlerin kalmadığını tekrar ve tekrar gösteriyor.Allah'ın şansı az dağıttığı bir insanım zaten.Neyse. Daha da heyecanlandıran beni,Lizbon'a Gece Treni'nin film olması ve yetmezmiş gibi bu filmin İstanbul Film Festivali'nde gösterilmesi.Beni bilen bilir,şu ömrümde şiddetle görmeyi arzuladığım 3 şehir var: Lizbon,Ohrid ve Riga. Yaklaşık 7-8 ay öne yakın arkadaşım bana Pascal Mercier'ın Lizbon'a Gece Treni kitabını hediye ettiğinde çığlık atmıştım sevincimden,'bu kitap gerçek sahibini buldu' diye dolaşmıştım etrafta bir süre.Şimdi öğreniyorum ki,filmi bile çıkmış.Bu aralar her ne kadar sanatla,sinemayla ,tiyatro ile iç içe olmaya çalışsam da işlerimin yoğunluğundan dolayı ara vermişim demek ki,üzülerek farkettim.Yoksa mümkünatı yok böyle bir filmin yapım aşamasından itibaren haberim olurdu.Bu yüzden beni festivalle ilgili sevindiren en çok bu oldu.Diğer filmlere de göz gezdirdim,gayet merak uyandırıcı işler.Tam festivallik! Baş rolünde Nicole Kidman'ın oynadığı Stoker,Emma Watson'ın çocukluktan çıkıp yetişkinliğe geçtiğine dair haberlerin çıkmasını sağlayan The Perks Of Being A Wallflower, vampir filmi olan Byzantıum,yine benim sabırsızca izlemek istediğim Before Midnight,ki eminim Ethan Hawke-Julie Delpy yine mutheşem bir film çıkartmıştır, ve ötesi.İlgilenmek isterseniz detaylar şu adreste:
http://film.iksv.org/en/program
Bilet fiyatlarını merak edenler için ,tam bilet 15TL,hafta içi gündüz seansları 5TL.
Dünyadaki tüm film festivallerini takip ediyorum fakat ne yazık ki hiçbirine gidemiyorum.Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu durumu tam olarak.Elimde imkan olsa Tribeca'ya bile gideceğim.Hatta keşke şu yazdıklarımı festival bünyesinde çalışan yetkili biri okusa da bana acıyıp beni orada işe alsa.
İstanbul Film Festivali,akabinde Cannes..Bu aralar kendimi sanata doymuş hissedeceğim her ne kadar gidemesem de. (Aslında buraya üzgün surat işareti koymak istiyorum)
Hoşçakalın,dostça kalın,festivallere gereken ilgiyi gösterin diyorum.
26 Mart 2013 Salı
13 Mart 2013 Çarşamba
Muhteşem Festival.. (Zelda'ya sevgilerle.)
Film festivallerini uzun yıllardır takip etmeye çalışırım.Her ne kadar festivalde gösterilen filmlerin çoğunu izleyemesem de,bir gün mutlaka izleyeceğimden eminim çünkü benim film listem var.Evet,film listesi.2006 yılından bu yana tuttuğum bir liste bu.İzlemek isteyip de izleyemediğim filmleri tek tek yazarım oraya.İzledikçe de silerim büyük bir heyecanla.Karmakarışık bir liste.En son Soysuzlar Çetesi'ni sildim.Festival filmleri de oldukça kabarık bir yer tutuyor fakat sanıyorum3 yıl önceydi,Yumurta'yı izlemiştim.Semih Kaplanoğlu'nun üçlemesi olan hani.Güzel film,güzel olmasına ancak söylemem gerek ki çok sıkılmıştım.Özellikle Nejat İşler'in bir yürüyüş sahnesi vardı ki o sahneyi hızlandırmıştım.Sanırım Türk filmleri festivallerde kallavi bir sanat anlayışı içeriyor.Cannes'da ya da Altın Ayı'da yarışan filmleri daha zevkle izleyebiliyorum,kendi adıma.Sakın yanlış anlaşılmasın Türk Film Festivallerini kötülediğim yok aksine oldukça sanat dolu filmler olduğu için çok düşünce gerektiriyor ve açıkcası yoruluyorum düşünmekten.Film dediğin düşündürücü olur elbette ama biraz da zevk almalı insan.Yineliyorum,bana göre.
Ne anlatacaktım,konu nereye geldi.Bu yıl 66.sı düzenlenecek olan Cannes Film Festivali'nin açılış filmi belli olmuş.Biraz önce okudum internette ve hemen bu yazıyı yazmaya koyuldum.Muhteşem Gatsby! Ne kadar sevindiğimi inanın tarif edemem.Hayır,Cannes'a gitmeyeceğim -gidemeyeceğim,öyle bir şansım yok- ya da filmin yapım aşamasında da bulunmadım ve hatta bundan elime bir şey de geçmeyecek ama inanın fena halde sevindim.Çünkü Muhteşem Gatsby,benim hayatlarını merakla irdelediğim Scott ve Zelda Fitzgerald demek.Çünkü Muhteşem Gatsby ,Zelda demek.Eğer kendilerini tanımıyor iseniz size şu linki verebilirim.
http://kitap.milliyet.com.tr/kendini-insa-eden-adam/kitap/haberdetay/05.01.2011/1335305/default.htm
Hatta bence bu linkle kalmayın,biraz daha inceleyin,özellikle Woody Allen'ın Midnight in Paris'ini de izleyin derim.
Geçen yıl açılışı Marilyn'in elinde pasta tutan o harika resmi ile ve Moonrise Kingdom filminin gösterimiyle yapmışlardı.Fakat öyle hissediyorum ki bu yıl daha farklı geçecek.Bunda açılış filminin kendi adıma payı büyük.Gerçekten oldukça sevindim.Keşke imkanım olsa da mayıs ayında ,hem de böylesine güzel bir ayda gidebilsem Cannes'a.Ama daha çok sevindiğim bir şey daha var,film festivalle birlikte aynı gün sinemalarda da gösterime girecek.Kaçmaz,kaçırmamalıyım.Yoksa Zelda'nın ruhu gibi acı çekerim.Filmin başrollerinde Leonardo di Caprio ve An Education'dan tanıdığım Carey Mulligan var.Son bir ayrıntı,filmin yönetmeni Moulin Rouge'u da yöneten Baz Luhrmann.Başka bir şey yazmama sanırım gerek kalmadı.Hadi gel mayıs,hadi gelin Scott ve Zelda diyorum.Hoşçakalın.
Ne anlatacaktım,konu nereye geldi.Bu yıl 66.sı düzenlenecek olan Cannes Film Festivali'nin açılış filmi belli olmuş.Biraz önce okudum internette ve hemen bu yazıyı yazmaya koyuldum.Muhteşem Gatsby! Ne kadar sevindiğimi inanın tarif edemem.Hayır,Cannes'a gitmeyeceğim -gidemeyeceğim,öyle bir şansım yok- ya da filmin yapım aşamasında da bulunmadım ve hatta bundan elime bir şey de geçmeyecek ama inanın fena halde sevindim.Çünkü Muhteşem Gatsby,benim hayatlarını merakla irdelediğim Scott ve Zelda Fitzgerald demek.Çünkü Muhteşem Gatsby ,Zelda demek.Eğer kendilerini tanımıyor iseniz size şu linki verebilirim.
http://kitap.milliyet.com.tr/kendini-insa-eden-adam/kitap/haberdetay/05.01.2011/1335305/default.htm
Hatta bence bu linkle kalmayın,biraz daha inceleyin,özellikle Woody Allen'ın Midnight in Paris'ini de izleyin derim.
Geçen yıl açılışı Marilyn'in elinde pasta tutan o harika resmi ile ve Moonrise Kingdom filminin gösterimiyle yapmışlardı.Fakat öyle hissediyorum ki bu yıl daha farklı geçecek.Bunda açılış filminin kendi adıma payı büyük.Gerçekten oldukça sevindim.Keşke imkanım olsa da mayıs ayında ,hem de böylesine güzel bir ayda gidebilsem Cannes'a.Ama daha çok sevindiğim bir şey daha var,film festivalle birlikte aynı gün sinemalarda da gösterime girecek.Kaçmaz,kaçırmamalıyım.Yoksa Zelda'nın ruhu gibi acı çekerim.Filmin başrollerinde Leonardo di Caprio ve An Education'dan tanıdığım Carey Mulligan var.Son bir ayrıntı,filmin yönetmeni Moulin Rouge'u da yöneten Baz Luhrmann.Başka bir şey yazmama sanırım gerek kalmadı.Hadi gel mayıs,hadi gelin Scott ve Zelda diyorum.Hoşçakalın.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)